17 Kasım 2014 Pazartesi

Çayyolu Metrosunda Birgün

 
Bugün yine okula gitmek için yurttan çıktım. Çayyolu metrosuna gitmem gerekiyordu. Sadece onunla gidebiliyoruz okula. Neyse önce Ankaray metrosuna bindim. Oradan Çayyolu metrosuna aktarma yapacaktım. Metroya geldim. Yine en önde bekliyordum. Belki bir boş yer kapabilirim diye. Metro da yer kapmaca oynuyoruz resmen. İnsanlar birbirini itekliyor yer kapmak için. Neyse ben arkadaşım en önde bekliyoruz. Genelde zaten en önde bekliyoruz. Ama nasıl oluyorsa oluyor metro gelince en arkaya kalıyoruz ve her zaman ayakta kalıyoruz. Bunu nasıl başarıyoruz bende anlamış değilim. Bugünde yine bir yer bulma umuduyla metroya koşturduk. Tabi ki yine doluydu. Hadi dolu olmasını geçtim. Bir de içerisi tıklım tıklım oluyor. İnsanlar metroda sırtsırda gidiyorlar. Nefes alacak alan bırakmıyorlar insana. Hatta hiç bir yere tutunmana bile gerek kalmıyor. Birbirimize yapışık gittiğimiz için düşmeye yer kalmıyor. Hareket alanımız kalmıyor. İşte bu yüzden oturdun oturdun. Metro da oturabilirsen en şanslı insan sensin. İnşAllah birgün oturabileceğime inanıyorum. Ogün birgün gelecek :)


16 Kasım 2014 Pazar

KEMAN AĞLIYOR..




Müzik ne kadar güzel bir kelime.. Duyguların iç içe yoğrulmuş şekli. Hüzünlerin yansıması,
sevinçlerin paylaşılması ve en önemlisi her bir sözünden kendine ait bir şeyler bulma ve daha fazlası. Notaların muhteşem uyumu, sözcüklerin mükemmel kafiyesi ve bunların hepsini barındıran uçsuz bucaksız bir kelime. Ruhumuzu dinlendiren en hoş tınılar.. Müziğin en güzel yanı da farklı farklı bir çok enstrüman ile ayrı duygular aktarmasıdır. Kemanın o ince ve sızlatan sesi, piyanonun naif dokunuşları ve ikisinin Türk Sanat Müziği'ne kattığı ayrı bir hava. Benim içinde ayrı bir yeri vardır kemanın küçüklüğümde çok özendiğim ve sesinden çok hoşlandığım enstrümandı. Ortaokul yıllarımda kısa bir süre kursa gitme fırsatı bulmuştum. Hocamızın çalışını hayranlıkla izledim hep.. Notaların yerini bulmak, yanlış yapmak ama yine de bazı sesler yakalamak güzel anılar bıraktı bende. Fakat devam edemedim ve hep içimde devam ettirmek istediğim bir arzu oldu. Geçen yaz tekrar başladım bu kez kendi kemanımla evde çalışarak, üst üste yanlış yaparak belki ama doğruyu bulmaya gayret ederek hep bir istekle.. Emeğimin karşılığında güzel sonuçlar çıktı ortaya sevdiğim istediğim parçaları hocamın desteğiyle doğru sesleri yakalayarak çalabildim. Bu beni daha çok bağladı ona olan hevesime.. Ondan hüzünlü parçalar duyduğumda çok içli gelir bana sesi keman ağlıyor denilir ya gerçekten ağlayan kemana da ağlatan ustalara da selam olsun.. İnsanı alıp bambaşka diyarlara götüren ve huzur veren bir parçam o benim.. Dinlendiren, ruh halimi yansıtabildiğim en güzel iletişimim o benim.. Bir gün en güzel sesleri yakalayabilmek ve o ağlayan sesi duyabilmek umuduyla..  
                                          

                                               Kemanı ağlatan adam...

Basit Yaşayacaksın


'' ... Mesela susayınca su içecek kadar basit...
      Dört çıkacak ikiyi ikiyle çarptığında.
      Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
      Tek bir düğme, tek bir cümle gibi...''
                                           Nazım Hikmet
 
Hangimiz basit yaşayabiliyoruz şu hayatta. Herkes bir hayat telaşında almış başını gidiyor. Hangimiz gerçekten birine lafı dolandırmadan '' Seni Seviyorum '' diyebiliyor. Ya da kalbini kırdığı birinden gururunu yenerek gerçekten özür dileyebiliyor. Günümüz de herkes farklı farklı rollere bürünmüşler ki hayatı kendilerine daha da zorlaştırıyorlar. Üzüldüğünü ya da ağladığını kimse görmesin diye gülücüklerin arkasına saklanıyorlar. Oysa ki bırak herkes ağladığını görsün. Sen nasıl hissetmek istiyorsan öyle hisset. Öfkelendiğinde bağır, neşeli olduğunda şarkı söyle. Peki hangimiz yaşadığımız, sağlıklı olduğumuz için bir '' oh'' çekiyoruz hayatta. Her zaman daha da çok şeyimiz olsun istiyoruz hayatta. Sahip olduklarımız bize yetmiyor. Ciddi bir hastalığımız olmadığı için sevineceğimize ; belimiz,başımız ağrıdığı için hayıflanıyoruz. Her zaman daha çok şey istediğimiz için daha çok hırslı, bencil oluyoruz. Kendimizi yıpratıyor ve yoruyoruz. Ya gerçekten hangimiz  bilmediğimiz bir şey olduğunda '' Bilmiyorum '' diyebilecek kadar kararlı. Sanki herkes herşeyi bilmek zorundaymış gibi. Peki herşeye '' Evet'' demekten ne zaman vazgeçeceğiz. Bir şeyi istemediğin zaman bahaneler üretmek yerine sadece ''İstemiyorum'' diyebilmeyi ne zaman başaracağız. O kadar basit yaşayacağız ki bütün eşyalardan, kalabalıklardan kurtulacağız. Karmaşıklıklar olmayacak hayatımızda. Pişmanlıklarımız kafamızı meşgul etmeyecek.

'' Saatin, sadece saati gösterecek,

  Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,

  Küçük bir not defteri olacak '' bilgini'' en hızlı ''sayan''.

  Basit yaşayacaksın, basit.

  Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit

  Çay simit ve peynirle... ''

Hoşgeldin Kurabiyesi



 
Anne-çocuk kurabiyesi


Biz bu kurabiyeleri Zeynep İdil için yapmıştık. Siz de eviniz de bebeğiniz için ya da arkadaşınızın, tanıdığınızın, akrabanızın bir bebeği için yapabilirsiniz.

 
Kurabiye hamuru için malzemeler:

1 yumurta

200 gr. yumuşak margarin

1 su bardağı pudra şekeri

1 su bardağı mısır nişastası

2,5-3 su bardağı un

1 çay kaşığının ucu ile kabartma tozu

Tarçın ya da vanilya esansı ,limon kabuğu rendesi isteğe göre koyabilirsiniz.
 
 
 
Hamurun hazırlanışı:
Geniş bir kabın içine yağ ve yumurtayı koyuyoruz daha sonra karıştırıyoruz. Karışımın içine pudra şeker, nişasta, un elenerek ilave edilir. Kabartma tozu ve isterseniz tarçın ya da limon kabuğu rendesini ilave ederek yoğurmaya devam ediyoruz. Hamurun kıvamı çok sert olmayacak yumuşak olacak. Elimize yapışmayana kadar un ekleyeceğiz. Hamuru hazırladıktan sonra yarım saat dinlendiriyoruz. Dinlenen kurabiye hamurunu merdane ile açıyoruz. Daha sonra kurabiye kalıpları ile şekil verip yağlı kağıtla kaplanmış tepsiye koyuyoruz. 180 derecelik ısıtılmış fırında 10-15 dakika pişirdikten sonra çıkarıyoruz. Biraz soğumasını bekledikten sonra şeker hamuruyla süsleyebiliriz. Şeker hamurunu da merdane ile açıp kurabiye kalıpları ile şekil veriyoruz. Şekil verdiğimiz şeker hamurlarını kurabiyeye yapıştırmak için bal kullanabilirsiniz. Kurabiyenin üzerine bal sürdükten sonra aynı şekildeki şeker hamurunu üzerine yapıştırıyoruz. Böylece bebeğiniz için hoşgeldin kurabiyeleriniz hazır. Gelen misafirlerinizle ikram da bulunabilirsiniz. Biz burada değişik şekiller de kurabiyeler yaptık siz sadece bebek şeklinde yapabilirsiniz. Şeker hamurunu da farklı renkler de seçebilirsiniz. Üzerine değişik süslemelerde de bulunabilirsiniz. Biz bir kürdan yardımıyla üzerine yazılar yazdık. Küçük yuvarlak bir mutfak eşyasıyla da üzerine şekiller yaptık. Siz de eviniz de bulunan malzemeler ile süslemeler yapabilirsiniz.
 
 
 

 

Teyze Olmak Güzel Birşey


Teyze anne yarısıdır derler. Bende hep bir yeğenimin olmasını teyze olmayı çok istemişimdir. Küçücük bir çocuğun bana bıcır bıcır '' Teyze '' demesini istemişimdir. Yeğenimin olacağını duyduğumda o kadar çok sevinmiştim ki bağıra bağıra oda da zıplamıştım. Tabi yurtta kaldığım için yan odadaki kızlar beni uyarmışlardı.Acaba kız mı olacak erkek mi olacak. Acaba sarışın mı olacak yoksa renkli gözlü mü olacak diye merak içinde bekliyorduk. Nasıl bir bebek olacağını düşündüm durdum hatta rüyalarıma bile giriyordu. Kız olacağını öğrendik. Bu sefer de ismi ne olacak diye düşünmeye başladı ablamlar. Ve Zeynep İdil 'de karar verdiler. Daha doğmadan ona kıyafetler oyuncaklar bakmaya başladım. Artık alışveriş yaparken çocuk reyonlarına da uğruyordum. Bizi çok uzun zaman bekletti, meraklandırdı. Bazı bebekler erken doğar bizimki de geç doğdu :) Ve 21 Temmuz 2013 'te Zeynep İdil dünyaya geldi. Küçücük elleri , ağzı, burnu vardı. Yumuk yumuk gözlerini açmaya çalışıyordu. Hiç sesi çıkmıyordu. Herkes merakla onu seyrediyordu. Doğumunun üzerinden bir sene geçti. Ne çabuk büyüdü. hiç anlayamadım. Artık yürüyor hatta koşturuyor. Konuşmaya başladı az çok. Eski fotoğraflarına bakıp bukadar küçük müydü diyorum. Zaman çok çabuk geçiyor. Bir bakacağım Zeynep İdil büyümüş üniversiteye gidiyor. Tabi bende o zamanlar yaşlanmış olacağım. Onun yaşlı tonton teyzesi olacağım :)


Korkularımız Bizim Fobilerimiz

Her insan bir şeylerden korkar. Önemli olan bunun psikolojik seviyeye gelmemesidir. Herkesin küçük korkuları olabilir. Bir hayvandan, karanlıktan, gök gürültüsünden, yükseklikten korkmak gibi. Ama bu korkuları hayatımızın odak noktası yapmamalıyız. Hayatımızı korkularımıza göre şekillendirmemeliyiz. Genellikle korktuğumuz şeyler çocukluğumuz da yaşadığımız olaylardan dolayı olabilir. Çocukken bir hayvan tarafından zarar gören biri artık o hayvana karşı bir korku besler. Küçükken bir köpeğin ısırması gibi. Çocukken zaten bir çoğumuzun birçok korkusu olmuştur. Gece olunca korkudan tuvalete gidememek, evde yalnız kalmaktan korkmak, herkes uyuyunca eve hayaletlerin geleceğini sanmak gibi düşünceler dolaşır durur.


Ben de mesela küçükken ramazan davulcularından korkardım. Hatta mehter takımında ki o cüsseli adamlardan çok korkardım. Ramazanda davulcu kapımızın önüne gelir davul çalar, mani söylerdi. Ama ben balkona çıkıp ona bakamazdım korkudan. Beni kaçıracağını düşünürdüm. Hep ramazan davulcularını çok kötü korkunç biri olarak hayalet etmişimdir. Tabi büyüyünce onların da bizim gibi normal insan olduklarını gördüm :) Korkularımızın bizi esir almasına engel olmalıyız. Yoksa korkularımız korku olmaktan çıkar ve bir fobi haline döner. Psikiyatristlere göre 65000 değişik fobi vardır. Kapalı alan korkusu, topluluk önünde konuşamama korkusu, hasta olma korkusu vb. Korkularımız fobiye dönüşmeden önce onlarla yüzleşmemiz gerekiyor. Onların üzerine giderek yenmemiz gerekiyor. '' Cesaret, korkusuzluk değil, korkuyla yüzleşme yeteneğidir. '' (John B. Putnam Jr.) Korkularımızla yüzleşmek için cesaretli olmalıyız.



15 Kasım 2014 Cumartesi

Ben Bir Kütüphaneciyim

 
Merhaba arkadaşlar ben Bilgi ve Belge Yönetimi öğrencisiyim. Benim bölümüm Hacettepe'de ve 2 senelik değil 5 senelik. Hacettepe deyince tıp mı diyen teyzeler, amcalar hayır ben bir kütüphaneciyim. Ama sizin bildiğiniz gibi sabahtan akşama kadar oturan raflara kitap yerleştiren bir kütüphaneci değil. Bütün meslek dallarına araştırma konusunda yardım edebilmek için her bilgiden haberdar olmak zorunda olan, bütün türkçe ve ingilizce veri tabanlarını bilmek zorunda olan, teknoloji ile yakından ilgili, kütüphane kullanıcılarını her yönden bilinçlendirmek için kütüphanede çeşitli faaliyetler düzenleyen, ve tabi ki kitapları çok seven bir kütüphaneciyim. Ben sadece bir kütüphaneci de değilim. Bir bilgi uzmanı, bilgi danışmanı, bir programcı, eleştirmen ve daha fazlası... Bilginin olduğu her yerde ben varım. Yeri geldiğinde kütüphanesi için bir temizlikçi de olurum bir müdür de olurum. Ben bilgileri bir düzene sokarım, doğru şekilde kullanmayı bilirim, bilgiyi sunmayı ve korumayı da ben bilirim. Eski bir binadan tekrardan bir bilgi yuvası yapmayı da ben bilirim. Bilgi benim için vazgeçilmezdir. Bir kitapta, bir kütüphanede, internette bilgi nerde olursa olsun onu düzenlemek, sistemleri kurmak, insanlara sağlamak, onu korumak benim işim. ''Her kütüphane bir cezaevi kapatır.'' diyorum ve mesleğimle gurur duyuyorum.